Röportajlar 0

Orta Doğu Uzmanı Gazeteci Deniz Büstani İle Röportaj

Militanların artan saldırıları ve Türk askerlerinin şehit olması göz önüne alındığında, Türkiye’nin Suriye’deki mevcut faaliyetlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Suriye’de Türk Ordusu’na karşı artan terör saldırıları aslında sadece Türkiye’nin değil bütün bölge ülkelerinin nasıl bir potansiyel terör tehdidiyle karşı karşıya olduğunu ispatlar niteliktedir. Öyle ki biliyorsunuz Türk Ordusu Rusya’yla koordinasyon sağlayarak bölgeyi tehdit eden IŞİD ve PKK terör örgütüyle mücadele kapsamında Suriye’ye girdi. Bu durum Türkiye ve Rusya’nın işbirliğini geliştirmesi açısından olumlu bir adım olarak nitelendirilebilecekken bence bölgedeki terörü bitirmek için de yeterli değildir. Bölgemizde bütün Milletleri tehdit eden terör örgütleri Türkiye’yle Rusya’nın yaptığı gibi topyekün bir işbirliğiyle mümkündür. Bu saldırıların tekrar edilmemesi, bölgemizde bu terör örgütlerinin hedeflediği istikrarsız ortamın olmaması için kesinlikle Türkiye, Rusya, Suriye ve Irak’ın devletler düzeyinde askeri, ekonomik işbirliklerini geliştirmesi gerekmektedir. Aksi halde bugün Türk Askeri’ne yapılmış bu saldırılar yarın bütün bölge halkına yapılabilir ve bölgemizde şer odaklarının hedeflediği istikrarsız ortam oluşabilir. İşte bu yüzden Suriye başta olmak üzere bütün bölgemizde ideolojiler bir kenara bırakılarak güvenlik ve istikrar temelli işbirlikleri acilen tesis edilmelidir. Bunun dışında izlenebilecek bir stratejiler günü kurtarmak adına faydalı olabilir ama tehlikeleri tam olarak bertaraf etmez.

Türk politikacılar, yakın gelecekte Suriye’nin kuzeyinde Türk ordusunun yeni bir operasyonunun gerçekleşebileceğine dair sinyaller gönderiyorlar mı? Bu ne tür bir ameliyat olabilir ki? Onun ön koşulları nelerdir?

 Bahsettiğim gibi Türk Ordusu Suriye’ye IŞİD ve PKK terör örgütleriyle mücadele için girdi. Yani aslında Türk Askeri Harekatı Türkiye Cumhuriyeti’nin Güney Sınır Güvenliğini tehdit eden faaliyetler gördüğü için gerçekleşmiştir. Peki bugün Türkiye’nin Güney sınırlarında istikrarlı bir güven tesis edildi mi? Ya da PKK’nın Suriye’deki faaliyetleri bitti mi? Yani ne güney sınırlarımızda ne bir istikrar tesis edildi ne de PKK terör örgütü bitirildi. Bölgemizi topyekün tehdit eden terör örgütleri Suriye’de bitirilmediği sürece Türk Ordusu’nun bu bölgeye bir askeri operasyon yapma ihtimali vardır. Siyasiler de bu konuda operasyon olabileceğinin sinyalini verdi. Özellikle PYD/PKK terör örgütü heyetinin önce Moskova sonra da Washington’da üst düzey kabul edilmesinden sonra Türkiye’de bu operasyonun gerçekleşme ihtimalinin arttığını görüyoruz. Bu konuda Rusya’nın Türkiye’nin yanında olması çok önemli. Zira bu terör örgütü bölgede Irkçılığın artması yönünde propaganda yapması gelecekte hem ırkçı hem de mezhepçi terör örgütlerinin de ortaya çıkmasını sağlayacaktır. Bu terör furyası sadece bölgemizde sınırlı kalmaz ve orta vadede Asya’ya hatta Rusya’ya kadar ulaşabilecek tehditleri de doğurabilecektir. Bu terör örgütlerinin bölgede etkisiz hale getirilmesi Suriye, Türkiye, Irak, İran, orta vadede de Orta Asya ve Rusya’yı da çok büyük tehditlerden koruyacaktır. Benim Suriye özelinde önerim PKK ve ABD’nin işgal etmiş olduğu bölgelerin sahibine yani Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti’ne teslim edilmesi için stratejik işbirliği yapılmasıdır. Bunun tesis edilmesi halinde istikrarlı ve güvenli bir bölge olacağı gibi askeri operasyon konularının daha az konuşulacağı bir ortam oluşacaktır.

 

Türk politikacılar Rusya’nın Suriye’deki eylemlerinden memnuniyetsizliklerini dile getiriyorlar. Rusya ve Türkiye’nin Suriye’ye ilişkin anlaşmaların karşılıklı olarak uygulanmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Rusya’yla Türkiye Libya’dan Suriye’ye kadar birden çok bölgede farklı düşünseler de koordinasyonu asla elden bırakmadılar. Bu ilginç gibi görülse de orta vadede iki ülkenin çıkarlarının ortak olduğunun bir kanıtıdır. Burada tartışılacak konu her şeye rağmen stratejik ortak olma hususunda yan yana gelmiş olan bu iki büyük ülkenin işbirliğini daha fazla geliştireceği yollardır. Bugün Rusya’yla Türkiye’nin bir araya gelmesi ve kendi çıkarlarının yanı sıra birbirlerinin çıkarlarını da samimi bir şekilde gözetmesi halinde sadece Akdeniz’de değil Karadeniz’de de istikrarlı, güvenli bir ortam oluşacaktır. Unutulmamalıdır ki uluslararası alanda Türkiye’yi hedef alan şer odakları bazen dolaylı bazen de direk olarak Rusya’yı da hedef almaktadır. Aynı şey Türkiye açısından Rusya’yı hedef alan şer odakları için de geçerlidir.


Türkiye, ABD’nin Suriye’deki eylemlerini de kınadı. Amerikalıların şu anda Sar’dan çıkmak için bir plan üzerinde çalıştıkları bilinmektedir. Orta Doğu ülkesindeki mevcut gergin durum, ABD’nin “utanç verici kaçışının” tekrarlanmasına yol açabilir mi?

ABD tarihinde işgal ettiği her alanı yıkmıştır. Afganistan’a bakın. Sözde barış için girdiler ve 19 yıl kaldılar. Yıkımdan başka ne yaptılar? Irak’ın Saddam dönemiyle kıyasladığınızda bugün halkını da ABD perişan etmiyor mu? Irak 2003 yılı öncesi mezhep, din, ırk ayrımının yapılmadığı ve üst kimliğin Iraklı kabul edildiği bir ülkeydi mesala.. Saddam güzellemesi yapmıyorum ama Saddam bile ABD’den daha çok istikrar vadeden yıllar yaşattı Irak halkına. Aynı şekilde ABD’nin insanlık adına utanç duyulan bir çok faaliyetini tarihte de görebiliriz. Vietnam, Japonya, bugün Suriye ve daha niceleri. ABD’nin yıkıcı, saldırgan ve halk adına art niyetli faaliyetlerinin tamamı ABD’nin kaçışıyla sonuçlanmıştır. ABD’nin bu tutumu devam ettiği sürece de sonucu ABD’nin kaçışı olacaktır. Çünkü her onurlu halk kendi tarihini yok eden, yer altı ve üstü kaynaklarını sömüren ve de bölge halkını küçük düşüren kuvvete karşı mücadele edecektir. Bu mücadelenin sonu da mutlak olarak bölge halkının zaferiyle sonuçlanıyor. ABD kendi tarihinden ders almalı ve dış politikaya bakışını Barış yönünde değiştirmelidir. Aksi halde utanç duyduğu kaçışlarına yenileri eklenecektir.


Son zamanlarda Putin ve Erdoğan’ın kapalı müzakereleri gerçekleşti, gündemde Suriye de vardı. Başkanların ne üzerinde anlaştıklarını düşünüyorsunuz? Türkiye için Rusya ile ilişkilerin önemi göz önüne alındığında, Türk politikacıların Rusya’ya yönelik uygunsuz ifadeleri ne kadar uygun? Moskova ile Ankara arasındaki ilişkilerde soğuma riski var mı?

Bir önceki sorularınızda bahsettiğim nedenlerden dolayı bir soğuma ön görmüyorum. Güncel ihtilafların olması da doğaldır. Türk politikacıların Rusya hakkında olumsuz görüş vermesine gelince Rusya’nın bazı tutumlarının buna neden olduğunu söyleyebiliriz. Daha birkaç ay önce Rus haber ajansları Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nı kapıda beklettikleri videoları servis etmedi mi? Son ziyarette Türk heyetini bir belediye başkanına karşılattıklarını servis etmediler mi? Türkiye’de muhalefet yada iktidar yandaşı olsun halkın tamamı Rusya’nın bu tutumları karşısında Rusya hakkında olumsuz intibalara kapılıyor. Rusya’nın bu konularda yanlış bir tutum sergilediğini düşünüyorum. Zira Rusya-Türkiye ortak çıkarları bu yapılanlardan çok daha büyüktür. Bütün bunlara ek olarak Türk Milleti’nin her kesiminde terör örgütü olarak kabul edilen ve Türk Milleti’nin canına kastetmiş PYD’yi üst düzey bir protokolle karşılamak da Türk siyasetçilerinin olumsuz görüş vermesinde etkili olduğunu düşünüyorum. Bunlar günlük, dönemsel şeyler. Her iki taraflı hatalar düzeltilir, önemli olan siyasetçi ve yöneticilerin büyük fotoğrafı görebilmesi. Bugün Türkiye’yle Rusya dış politika çıkarları açısından etle tırnak gibidir. Biri acı çekerse anında olmasa bile diğeri de acı çekecektir. Bu yüzden aklı selim düşünmek ve iş birliğini geliştirmek elzemdir.